Bizler genelde üzerinde yaşadığımız toprakların kültür birikiminin çocuklarıyız. Özelde ise egemen Türk – İslam geleneğinin parçası bir toplumuz. Oysa topraklarımız, bu geleneğe yabancı olan eserlerle dolup taşmaktadır ve bu eserler, içerik bakımından, “Batı” dediğimiz dünyanın geleneğine bağlanmaktadır. Oldukça çok yabancı turist de buraları ziyaret ediyor. Yakın tarih arkeolojik kazılarında ise bir devrim yaşandı. Urfa (Ruha, Odessa) Göbeklitepe bölgesi kazılarında insanlık tarihinin Hassuna-Samarra, Halaf ve Obeyd kültüründen bile çok eski bir yerleşik kültür ortaya çıkarıldı. Taştepeler denilen geniş bir alan hala kazılıyor ama tespit edilen alanların daha yüzde yirmisi bile kazılmış değil.
Göbekli Tepe anıtlarıyla dünyanın değişik yerlerindeki tapınaklar arasında sözgelimi DELPHİ TAPINAĞI arasında bir bağ olabilir mi? Bu sorunun yanıtı evet olur. Dolaylı bağlar ve çok benzerlikler vardır: Yunanistan Parnassos Dağı yamaçlarına bir ananın döl yatağına girer gibi yaslanan Delpi Tapınağı görülmeye değer önemli bir alandır. Parnassos Dağı, Zeus’un topraktan yaratıp, sonra, tanrı istencine karşı çıktıkları için Tufan gönderip yok etmek istediği insanlardan Promethus’un çocukları, Parnassos zirvesine çıkarak kurtulurlar. Parnas, Zeus’un ilhamperisi kızları Musaların yaşadığı yer olması açısından Parnasizm edebiyat akımına da isim olur.
Parnas’ın güney batısı Adriyetik Denizi ve Korint körfezini gördüğü yerde, İki bacağını açmış doğurgan Anatanrıçanın haline bürünür. Tanrıçanın bir bacağına Arahova Köyü diğer bacağına Delfi Köyü yaslanır. Anatanrıça doğurur onları. Şimdi onlar Yunanistan’ın en şık en modern kasabalarıdır. Doğuran yaratıcı Ana figürünü her şeyin kaynağı olarak gören ve inanan eski toplumlar tapınaklarını çoğunlukla şekil olarak doğuran Ana figürüne uyan arazi tepeliklerine inşa ederler. Sözünü ettiğimiz O doğuran yaratıcı Toprak Ana Gaia’nın kızı, Medusa’nın annesi Echidna’dır. Tanrılar savaşında kaybeden tarafta olduğu için Zeus’un oğlu Apollon, Echidna ve eşi Pitonu öldürür. Birde hikaye uydurur: Grek’de ekinleri talan eden bir canavar varmış… diye başlar hikaye. Apollon bu miolojide Kuvava’yı öldüren Gılgameş rolündedir. Aslında öldürülen anaerkil sistemdir. Echidna’nın öldürüldüğü ocağa Delphi tapınağını kurar Tanrı Apollon, orası bilicilik ve kehanet merkezi olur. Eril tanrıların kutsal mekanları hep Anatanrıça kültleri üzerine oturur.
Delfi’de en gizemli nokta, bir yarık ve oradan çıkan ateş-duman… Burası dünyanın göbeği- merkezi bir Omphalos’dur. Tıpkı Sultan Ahmet’deki Million Taşı gibi. Bir göbek taşına Omphalos’a da sahip Delfi… Tarih öncesinden-İlkçağdan beri bu alan mistik mitsel merkezdir. Önce Anatanrıça’ya tapılıyor, babaerkil sistemle Apollo’ya tapılıyor. Bir Luvi Tanrısı olan Apollo, ışık tanrısı olarak bilinir, Luvice ismi su ile ilgilidir. Delfi Tapınağında bir söz: ”Kendini Bil”, der. Delfi bir Ocak, Bab, bir Kapı… Hestia’nın Ocağı. MÖ 479’da Platea Savaşında 300 Spartalı, Perslere engel olamayınca Atina Pers işgaline uğrar. Yunanlıların tüm ateşleri, ocakları söner. Yeni ateşi Delphi’den getirirler, yeni kuruluşun ideolojisini bu tapınaktan alırlar.
Göbeklitepe’de kendini ana tanrıçanın koynuna bırakır gibi, bir koyağa kurulmuştur. Yapıların mevcut olduğu tepelerin genel görünümü Delphi’de olduğu gibi doğuran ana figürüne uyar. İlksel Büyük Ulu Ana figürü bir çok toplumun mitolojik hafızasında hala gizli de olsa canlıdır. Ulu ana sembolünü yansıtaan Göbekli Tepe’de tapınak kompleksi Ulu Ananın göbeğine, yani döl yatağına kurulmuş gibi görünüyor. Ana tanrıça bedeni bir Dünya Merkezi Omphalos’dur. Uygarlığın ana rahmidir orası. İnsan o anıtları yapabilecek teknik seviyeyi yakalamıştır. Kendi tarihi içinde hayvanların resimlerini mağaralara çizen, av için motive edici ritüeller düzenleyen insan, değişen koşullarla, artık mağaralara sığmaz olur. Ritüellerini alanlara taşır. Motive edici resimler yerini anıtlar ve anıtlardaki sembollere bırakır. Bu bir düşünsel ve sanatsal devrimdir.
İnsan doğa güçleri üzerinde bir hakimiyet kurmaktadır. Doğanın zorunluluklarına karşı insanın inadına diktiği özgürlük anıtlarıdır dikili taşlar. Sosyo-ekonomik tarz buna elverişlidir. Özgün bir Göbekli Tepe Üretim Biçiminden bile söz edebiliriz. Obsidyen ağırlıklı, obsidyen taşının eşdeğer meta olduğu bir ürün değişimini varsaymalıyız. İnsanın hikayesini anlamak için çok bilgi sunuyor Göbeklitepe; mekanlardaki sembollerden onun kuruluş mitini anlayamıyor ve bilmiyor olsak bile bu durum değişmiyor.
Göbekli Tepe kültürünün kaynakları, oluşum, gelişim ve yıkım süreçlerine ilişkin çok az bilgiye sahibiz. Ne oldu da bu tür bir yaşam ve inanç tarzına geçildi, hangi gereksinimlerden hareketle insanlar bu yapıları kurdu, bir kötünün gazabına karşı bir yalvarış mı, yoksa doğanın cömertliğine karşı bir iyilik anıtları mı, ve niçin ne oldu da buraları terk ettiler? Konuyla ilgili herkesin zihnini kurcalayan sorular bunlar. Ancak sembol ve simgeleri yorumlayarak, obsidyen gibi nesneleri ve aletleri farklı coğrafyalarla ilişkilendirerek önemli bazı bilgilere ulaşmıyor da değiliz. Gerçi Göbeklitepe’yi uzaylılar kurmuş diyen, bilmediklerini doğaüstü güçlere, uzaylılara yükleyen, bu alanı geçim aracı yapmış kolaycı bir akıl dışı, bilim karşıtı, bilinemezci, gizemci, mistik bakış açısı da oluştu son zamanlarda.